Makaleler

Eğitimde Düşünceyi Görselleştirme

“Düşünüyorum, öyleyse varım” felsefesini espiriyle karışık da olsa benimsemiş bir toplumda yaşamakta olduğumuzu varsayarsak, acaba kaçımız düşünmeyi ve önemini tam anlamıyla biliyoruz? Kaçımız ne düşündüğünü ifade edebilecek doğru yolu bulabiliyor ya da kaçımız düşündüklerimizi tam anlamıyla ifade edemediğimiz için türlü belalarla boğuşuyoruz? İşte düşünmeyi görselleştirme tam da bu noktada hayatımıza giriyor, girmeli.

Uluslararası bir araştırmaya göre, insan gözü saniyede ortalama 10 milyon bit veri algılıyor ve bunların sadece 40 bitini beyine gönderiyor. Beyin ise bu gönderilen 40 bitin sadece 16 bitini farkında olarak algılamamızı ve kullanmamızı sağlıyor. Görmenin bu kadar öğrenmeyle ilişkili olduğunu bildiğimiz için, gördüğümüz şeyleri gerekirse limitleyebilmeli, bir düzene sokabilmeli ve buradan yola çıkarak bir fikre varabilmeliyiz. Tıpkı düşüncemize şekil ermek zorunda olduğumuz gibi. Karışık düşünceler içerisinde kaybolacak beyinlere yardım etmek zorunda olduğumuz gibi.

Biz, bugün eğitimciler olarak sınıfa girdiğimizde karşımızda oturan sayısız öğrencinin her birinin beyninin içerisindekini çekip çıkartamıyorsak, doğru istikamete doğru düşüncelerini yönlendiremiyorsak, düşündüğü şeyi nasıl kullanabileceğinin yollarını ona sunmuyorsak, elimizdeki yüzelli – ikiyüz sayfalık ders kitabının kuklası olmuşuz demektir. Her öğrenci bir bireydir. İster beş yaşındaki anaokulu öğrencisi olsun, ister 16 yaşındaki ergen bir lise öğrencisi veya bir sanat okulundaki tasarım öğrencisi. Bireyler düşüncelerinde özgür oldukları gibi, onları görselleştirmede de özgür olmalılardır.

https://www.flickr.com/photos/deathtogutenberg/3432300215
https://www.flickr.com/photos/deathtogutenberg/3432300215

Nedir bu görselleştirme? Nasıl kağıda dökeriz ne düşündüğümüzü?

Mesela bugün bir anaokulu dersinde, güneş çizmesini istediğiniz öğrenci güneş için pembe rengi kullanırsa, bir eğitimci olarak onun bu hareketine nasıl yaklaşmak gerekir?  “Durucum ne yaptın, hiç pembe güneş mi olurmuş. Sarı boyaman lazımdı” demek Duru için yapacağımız belki de en kötü şey olabilirdi ama kaçımız bunun farkındayız acaba.

Düşünceye değer vermeyen bir toplumda yetiştiğimizi varsayarsak, bu sınıfta gösterdiğimiz bu tepkiyle biz de yanlış giden bir şeye katkıda bulunmuş olmaz mıyız? Hâlbuki bıraksak güneş turuncu ya da mor olsa, dağlar sarı olsa denize paralel uzanmasa. Sorsak çocuğa “Durucum sen neden güneşin pembe olduğunu düşündün? Seni böyle düşünmeye iten şey ne? Sence neden senin güneşin arkadaşlarınınkinden farklı?” Düşündüklerini öğrensek, yola erden çıktığını bulsak nereye varması gerektiğini daha kolay göstermez miyiz?

Ken Robinson’un TED konuşmasında söylediği “Okullar yaratıcılığı öldürüyor” sözünü nereden yola çıkarak sarf ettiğini aslında hepimiz biliyoruz. Düşünceyi kısıtlamaya, ona bir sınır çizmeye kalkarsak yaratıcılığa büyük bir darbe indirmiş oluruz. Hâlbuki düşüncelerini görselleştirerek aslında onları birer forma sokmuş oluruz. Böylelikle öğrenci düşündüğü şeyi gözüyle görür ve bir adım öteye çok daha kolay geçer. Edison’un ampulü ilk olarak beyninde tasarlayıp daha sonra kağıda çizdiğini biliyor muydunuz? Ya da Nicole Tesla’nın her gün beyninde yeni bir makineyi icat ettiğini ve çoğunu deneyerek başarı elde ettiğini hiç duydunuz mu? Hiçbir önemli icat yok ki önce düşünülmüş ve beyinde tasarlanmış olmasın. Her biri bir düşüncenin forma girmiş hali. Peki, bizler öğrencilerimizin düşüncelerini nasıl görselleştirebiliriz? İşte grafik düzenleyiciler, düşünme şablonları, renkler, fotoğraflar ve çeşitli sembollerle bağdaştırma yöntemleri tam da burada devreye giriyor. Edebiyat dersi. Öğrenciden bir kompozisyon yazmasını istediniz. Konu ise kalp krizinin sebepleri. Muhtemelen elinde kalem 15-20 dakika boş boş etrafa bakan, daha sonra da nerden başlayacağımı bilmiyorum, kafamda bir sürü şey var ama yazamıyorum diyen bir kitle ile karşı karşıya olacaksınız. İşte burada bir şablon hayat kurtarabilirdi. Ne biliyorum, ne gördüm, ne düşünüyorum şablonu. Veya beyin fırtınası için kullandığımız içinde küçük baloncukların olduğu bir düzenleyici. Öğrenci aklında uçuşan şeyleri birer birer baloncuklara yazsa, daha kolay olmaz mı toparlaması. Neyi nereye yazacağını bilmesi.

Ya da din dersi olsun dersimiz. Bir din hocası çocuklara oruç tutmanın faziletlerinden bahsetsin. Ama bunu  yapmadan önce çocuklardan oruçla ilgili düşüncelerini not etmelerini istesin. Aynı şeyi dersin sonunda da yapsın. Emin olun ki dersin sonunda, düşüncelere bir yol vermiş olarak bulacaktır kendisini. Bir derste düşüncelerini renklendirmelerini isteyelim çocuklardan, diğer bir derste de o anki duygularını ifade edecek bir şekil çizmelerini. Başka bir gün de Tug of War şablonu kullanarak düşündüklerinin tam tersini düşünmelerini ve bizi buna ikna etmelerini isteyelim. Öğrenciler farklı bakış açılarından zarar gelmeyeceğini bilseler, işte o zaman eğitim dünyası gerçek anlamıyla ezberden uzak bir dünya, daha üretken bir dünya olmaz mı?

Tuğba Özkan