Makaleler

Metrobüse Biner Gibi Mi Yoksa Uçağa Biner Gibi Mi Derse Giriyorsun?

Muhtemelen duymuşsunuzdur. Japonya’da Ulusal Enformatik Enstitüsü tarafından üretilen robotu üniversite sınavına soktular. Todai robot yüzde yirmilik dilime girerek ülke ortalamasının üzerinde bir başarı elde etti.
Kasparov satrançta bilgisayara yenilince şoke olmuştuk. Geldiğimiz nokta şimdilik bu!

Yakın zamanda, cevabı dört-beş şıkka indirilebilen bütün sorular robotlar tarafından çözülebiliyor olacak.
Veya şöyle söyleyelim. Öğrenciler otuz yıl sonra üniversiteye hazırlanırken, çoktan seçmeli sorular robotlar tarafından çoktan çözülmüş olacak.
Ve yine otuz yıl sonra standart ve rutin işlerin tamamı için robotlar tercih edilirken, önemli pozisyonlar için temel insani özellikler aranacak.
Konu aslında çok net!
İnsanlığını kaybedenler, yakın zamanda iş bulamayacak.

 

Mesleklerin Geleceği Raporu ve Robot Fobisi

 

Davos Ekonomik Forumu’nda bu sene Mesleklerin Geleceği isimli bir rapor oluşturuldu. Rapora göre çocukların ileride başarıya ulaşmasını sağlayacak üç yetenek var;
Karmaşık sorunları çözebilme, eleştirel düşünebilme ve üretken zekâ.
Bu rapor aslında eğitim dünyasına “İnsanı robottan ayıran özelliklere odaklanın!” diye haykırıyor.
Ama robotlar işimizi elimizden alacak diye korkup ders programına Düşünce Becerileri dersi eklemek, düşünmeyi hâlâ pek beceremediğimizi gösteriyor.
Okulda sekiz saat soru çözdükten sonra, atölye çalışmalarında zekâ sorusu çözerek düşünme becerisi gelişmez. Gelişen, sadece okulun tanıtım ve pazarlama departmanı olur.
Eğitimin merkezine yerleşmesi gereken konular acilen vitrinden içeriye taşınmalı, teşhir ürünü mesabesinden kurtarılarak gerçek değerini bulmalıdır.

 

Cevabın kalitesini soru belirler

 

Düşünme becerileri branşlardan bağımsız olarak her öğretmeni ilgilendiren bir konu. Dersini işlerken öğrencileri düşünmeye yönelten öğretmen, konu ne olursa olsun etkili bir öğrenme ortamı oluşturur.
Bir örnek verelim;
Dersimiz İngilizce olsun. Elimizde materyal olarak öğrencileri konuşturmak için kullanılacak bir oda resmi var.
Odanın penceresi açık. Duvarda bir doğa manzarası resmi asılı. Yatağın kenarından sarkmış pembe bir tişört var. Kitaplıkta birkaç tane futbolla ilgili kitap göze çarpıyor.
İki öğretmen aynı anda farklı şubelere derse giriyor ve bu resmi kullanarak İngilizce konuşma dersi yapıyorlar.
Birinci öğretmenin dersinde sorulan sorular ve öğrencilerden beklenen cevaplar şu şekilde;
Cam açık mı? (Evet, açık.)
Duvarda ne resmi var? (Manzara resmi var.)
Kitaplıkta kaç tane kitap var? (Altı tane kitap var.)
Tişört ne renk? (Pembe.)
İkinci öğretmenin sınıfındaki sorular ve beklenen cevaplar da şöyle;
Hava nasıl? (Pencere açık olduğuna göre hava sıcak olmalı.)
Bu ev sizce nerede? (Duvardaki tabloda doğa manzarası var. Demek ki odanın sahibi doğaya özlem duyuyor. Şehirde yaşıyor olmalı.)
Bu odanın sahibi olan çocuk erkek mi, kız mı? (Tişörtün rengine bakılırsa kız. Ama futbol kitapları erkek olduğunu gösteriyor. Bilemiyorum.)
Bu çocuk hangi ülkede yaşıyor? (Amerika olabilir. Çünkü Amerika’da kızlar genelde futbol oynar.)

 

Metrobüs ve uçak

 

Birinci öğretmenin sınıfındaki öğrencilerin düşünce becerileri gelişmez, hayal güçleri körelir, İngilizce öğrenemezler ve derste eğlenemezler. Öğretmen de büyük ihtimalle çocuklar sıkıldığı için disiplinle ilgili sıkıntılar yaşar.
İkinci öğretmenin sınıfındaki öğrenciler düşünür, üretir, hayal kurar, kapasitelerini zorlar ve derste eğlenirler. Öğretmen de disiplinle ilgili hiç sıkıntı yaşamaz.
En önemlisi de birinci öğretmen ders planına ihtiyaç duymaz, metrobüse biner gibi derse girer.
Ama ikinci öğretmen uçuşa hazırlanan bir pilot gibi sistemli ve hazırlıklıdır. Geleceğe taşıdığı yolcuları riske atmamak için kalkıştan inişe kadar her aşamayı detaylı olarak planlar ve uygular.
Eğitim geleceğe yapılan bir yolculuktur.
Yolculuğun konforunu, hızını ve mesafesini belirleyense öğretmendir…
Salih Uyan
Takip Et