Bırakın Keşfetsinler!
Birçok ebeveyn çocuklarının oyun oynarken yada dünyayı keşfederken izledikleri yöntemler karşısında hayrete düşmüştür. Okul öncesi çocuklar topkı birer küçük bilim insanı gibidir. Geçtiğimiz ay Science dergisinde bu konuda, yani okul öncesi çocukların öğrenme biçimiyle ilgili bir makale yayımlandı. Makalede ele alınan birkaç örnek, geleneksel çocuk eğitimine eleştirel bir bakış niteliğinde.
Çalışmayı yürüten Psikolog Alison Gopnik, küçük çocukların zamanlarının zamanlarının çoğunu deneme yanılma yöntemiyle çevrelerini keşfetmekle geçirdiğini ve bize karmaşık gibi görünen olguları çabucak kavrayıverdiklerini vurguluyor. Gopnik, çeşitli çalışmaların küçük çocukların, örnegin makinelerin nasıl çalıştığını varsayımlar üreterek ve deneme yanılma yöntemiyle bulabildigini belirtiyor.
Gopnik, yetişkinlerin çocuklarının davranışlarını gözlerken müdahaleci olmaktan kaçınmalarını tavsiye ediyor. Çünkü herhangì bir şekilde yetişkinin müdahalesi ya da katkısı olduğunda çocuklar kendi “araştırmalarını” bir kenara bırakıp yetişkinleri dinlemeyi tercih ediyor. Gopnik bu durumla ilgili “gıcırdayan oyuncak deneyi”ni örnek gösteriyor. Bu deney şöyledir: Ögretmen bir oyuncağa çarpar ve oyuncaktan bir gıcırtı gelir. Öğretmen bir şey söylemeden odadan çıkar ve çocuk oyuncakla yalnız kalır. Çocuk önce oyuncagı gıcırdatır ama oynamaya devam ederek onun başka özelliklerini de keşfeder. Ancak ögretmen “bir oyuncak” dedikten sonra oyuncagı gıcırdatıp çocuğa verdiğinde, çocuk Ögretmenin yaptığı gibi oyuncağı gıcırdatır ama daha fazla ilgilenmez. Yani çocuğa bir şey ögretmeye çalışmak ters teper. Bu, çocuk egitiminin ne kadar hassas bir konu olduğunu gösteren güzel bir örnek.
Bebeklerinse inanılması güç bir istatistiksel algısı var. Kanada’da sekiz ayık bebekler üzerinde yapılan bir deneyde içinde çok sayıda beyaz, birkaç tane de kırmızı top bulunan bir kutu kullanılmış. Önce kutunun içindeki topların tamamı, ardından toplar kutudan teker teker çekilerek bebeklere gösterilmiş. Çekilen topların çoğunlukla kırmızı olduğu durumda bebeklerin toplara daha uzun süreyle baktığı, yani durumu “şaşkınlıkla izlediği” gözlenmiş. Araşt1rmacılar bebeklerin bir şekilde kutudan çekilen topların çoğunun beyaz olması gerektiğini anladığı, üst üste çekilen kırmızı topların onları şaşırttığı sonucuna varmış. Buradan çocukların çevrelerinde gelişen olayları algılayacak donanıma sahip olduğu sonucu çıkarılabilir.
Gopnik, çalışmasının sonucunda okul öncesi eğitimde fazla öğretici yaklaşımlardan uzak durulması gerektiğini söylüyor ve eğitimcilere bir tavsiyede bulunuyor: “Bırakın küçük bilim insanları oynasın. Dünya onlara öğrenmek isteyecekleri her şeyi öğretecektir.”
Bilim ve Teknik Dergisi
Kasım 2012 / Sayfa 10
- Microsoft Translator ile Dil Bariyerini Artık Dert Etmeyin… - 16 Nisan 2020
- Artan Ekran Süresi ve Çocukları Bekleyen Tehlikeler. - 04 Nisan 2020
- Zoom Breakout Rooms ile Akran Öğrenmesi/Grup Çalışması - 04 Nisan 2020
“…ya davulcuya, ya zurnacıya” sözünün kabul gördüğü bir toplum için başlık oldukça ilginç. İlginç olmasına ilginç ama her ne hikmetse, “Köy Enstitüleri” gibi bir dünya eğitimine damga vuran gerçeğimizi inkar ederek ısrarla yabancı kaynakları anlatma çabamız var. Her nedense “demokratik eğitim” kavramı bize sayılardan başka bir şey ifade etmiyor. Köy Enstitüleri kavramını kullanmamıza gerek yok. Ama felsefesine baktığımız zaman bugün bu konular bize o denli de önemli gelmeyecek.