Çocukları Geleceğe Fırlatmak

Öğretmenler ve anne-babalar çocukların eğitimi hakkında karar verirken var olan parametreleri kullanarak hareket ediyorlar. Oysa çocuklar henüz icat edilmemiş teknolojileri kullanacaklar, henüz var olmayan mesleklere sahip olacaklar, henüz inşa edilmemiş iş yerlerinde çalışacaklar. Onlar henüz adı bile bilinmeyen sorunlarla karşılaşacaklar. Bilgi her sene ikiye katlanacak ve her yıl bir önceki yıl öğrenilenler eskimiş olacak. Emekli olana kadar en az birkaç ‘meslek’ değiştirecekler. 2010 yılında en çok talep edilen 10 mesleğin 2004 yılında adı bile yoktu. Bugün Türkiye’de 50.000’den fazla makine mühendisi, alanları dışında işlerle uğraşıyor.

Çocuklar geleceğe fırlatılan füzeler gibidir. Ay’a fırlatılan füzeler fırlatma anında Ay’ın bulunduğu yere gönderilmez. Füze ulaştığında Ay nerede olacaksa oraya gönderilir. Çocukları geleceğe fırlatmak için biz öğretmenler ne yapmalıyız? “Eğer bugün, dün öğrettiğimiz gibi öğretiyorsak, çocuklarımızın geleceğinden çalıyoruz” diyor John Dewey. Siz dün öğrettiğiniz gibi öğretmeye devam ediyor musunuz?


Sizden gelenler 
SINIF MEVCUDUNUN BAŞARIYA ETKİSİ
Sınıflar çok kalabalık. Çocukları akşam olaysız evlerine gönderebilmeyi başarı sayıyoruz. Bu durumda bizden ne beklenebilir? 
Eğitim camiasında bulunmaya başladığımdan beri her zaman sınıfların kalabalıklığı şikâyet konusudur. Bugün Türkiye’de altmışa yakın ilde sınıf mevcutları 30 ve altında. Birkaç yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti nicel sorunlarını halletmiş ve niteliğe yatırım yapacak hale gelmiş olacak. Eğer sorun sadece sınıfların kalabalıklığı olsa, bahsi geçen 60’a yakın ilde tüm sorunların çözülmüş olması beklenir. Kalabalık sınıflar ciddi bir sorun
ancak sınıf mevcudu 50 civarında olan sınıfların, mevcudu 30’larda olan sınıflardan daha başarılı olduğu durumlara da şahit oluyoruz. Kalabalık önemli bir sorun ama kök sorun değil. 2025 yılında ilk ve ortaöğretimdeki öğrenci sayımızın üç milyon civarında azalacağını düşündüğümüzde esas problemin, niteliği geliştirmek olduğu görülecektir.ÖĞRENCİLERİ KARŞILAŞTIRMA
İstemeden de olsa çocukları karşılaştırıyoruz. Bunu engellemek mümkün mü? 
Temel’in babası, oğlunun karnesini eline alıp zayıfları görünce, “Ula uşağım yuh sana! Atatürk senin yaşındayken tüm notları pekiyuydu” der. Bunun üzerine Temel alaycı bir gülümsemeyle cevap verir: “İyi de babacum, Atatürk senin yaşındayken de cumhurbaşkaniydu!” Beş parmağın beşi bir değil deyip, beşinden de aynı şeyi bekliyoruz. Karşılaştırma sürecinde başta evladımız olmak üzere hepimiz yıpranıyoruz. Bunu engellemek için “İyi not alırsan iyi çocuksun, kötü not alırsan kötü çocuksun” yaklaşımından kurtulmak şart. Çocuğun doğası üzerinde tefekkür etmek de yararlı olacaktır.Prof. Dr. Ziya Selçuk

Radikal Gazetesi

Mehmet Ali Doğan: ISTE Emerging Leader, Microsoft Innovative Educator Master Trainer
Alakalı Konular