Eğitimin Neresinde Reform?
Günümüzün hızlı değişim ve gelişim sürecinde birçok alanda “Reform” kavramı ön plana çıkıyor. Toplumların geleceğini şekillendiren “Eğitim” alanı da bunların en başında ya da olması gerekiyor kanımca. Bir yıl sonrasını düşünüyorsan pirinç ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan meyve fidanı dik, yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir… der ya bir Çin atasözü, o misal. Geleceğin nasıl olacağına karar vermektir bugünün eğitiminin nasıl olacağına karar vermek.
Bu tartışmaların en yoğun yapıldığı ülkelerden biriyiz biz de. Uzun yıllardır o kadar çok gündemimiz oldu ki trajik mi ironik mi desek bilemiyorum ama eğitim reformu tartışmaları artık rutin süreçlerden biri olarak görünüyor bizde. Her ne kadar bu sefer bir eğitimci liderliğinde olması umut verici olsa da toplumsal dinamikler göz önüne alındığında ümitler zorlanıyor.
Her toplumun kendine has dinamikleri olması her toplumun eğitim politikalarının da farklı olmasını gerektirecektir doğal olarak. Bu realiteyi “globalleşen dünya” kavramı ile üst üste koyduğunuzda daha büyük zorluklarla karşı karşıya kaldığımız da ayrı bir gerçek. Bir yandan yerel dinamiklerin gereksinimleri diğer yandan global bir dünyanın getirdiği yeni gereksinimler çok iyi bir şekilde bir araya getirilmediğinde çatışmaların ve tıkanıklıkların önünü almak oldukça zor bir hale geliyor. Her şeyden önce bu ikilemi çözmek ve yeni durumun gereklerini içimize sindirmemiz gerekiyor. Sonrasında bir insan profili çizmek gerekiyor. Eğitim sisteminden ne hedefliyoruz? Nasıl bir insan istiyoruz?
Tam da bu noktada 2023 Eğitim Vizyon belgesinde bir paragraf dikkatimizi çekiyor.
“İnsan doğasını savunduğumuz şekilde çift kanatlı ele alabilmek temelde bir medeniyet ve zihniyet konusudur. Türk Eğitim Sistemi için felsefi temelli sistematik bir paradigmaya engel ne kanunlar, ne bütçe, ne de alt yapıdır. Temel sorunumuz bir zihniyet meselesidir. Bu mesele çözülmeden, insan tasavvurumuzun paradigmatik muhtevası anlaşılmadan dünya ile rekabet şöyle dursun, geleceğe yönelik belirlenen hedeflerin ve politikalarının başarı şansı çok düşüktür. Zihniyet meselesi çözülmeden, insan ve toplum meselesi çözülemez. Hakikati/gerçeği parçalama çabasına girişmeyen, insanın evren içindeki kutsal yerini putlaştırmayan çift kanatlı bir varlık ve bilgi anlayışı, bahsettiğimiz zihniyet sorununa çözüm getirebilir.
Gerçeğin bütünlüğüne saygı duyan bir eğitim sisteminin her şeyden önce evrensel bir zemine gereksinimi vardır. Daha sonra bulunduğu toprağın boyasıyla boyanır ve millîleşir. “[1]
Sorunu tespit konusunda oldukça cesur bir paragraf bu ama dokümanın kalan kısımlarında bu zihniyetin nasıl değişeceğine ilişkin bir başlık göremiyoruz. Satır aralarında bazı ifadeleri yakalasak da bu ülkenin insanlarının eğitimden neler beklemesi gerektiğine dair düşünce dünyalarının nasıl geliştirileceği konusunda bir eylem planı göremiyoruz. Teknik olarak değerlendirilebilecek birçok başlık başarılı olması durumunda kesinlikle çok şey katacaktır tabi ki. Ama esas soru eğitim kurumlarının üzerindeki toplumsal yanlış algıların baskısı nasıl yok edilecek? Öğretmenin gerçek anlamda öğretmenlik yapabilmesi konusunda cesaretlendirilmesi nasıl sağlanacak? Velinin okul karşısında doğru yerde durabilmesi – özellikle özel eğitim kurumlarında- nasıl sağlanacak? Bunlar gibi birçok soru var konuşulan. Bunları genişletmek tabi ki mümkün. Açıkçası söylenecek birçok şey olmasına rağmen burada bunlara girmek istemiyorum.
Sadece bu toplumun tüm fertlerine cevabını kendilerine vermek üzere sormak istiyorum.
Biz bu zihniyeti nasıl değiştireceğiz?
[1] 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, s. 17
Erdeniz Yıldırım
Eğitim Yöneticisi
- Eğitimin Neresinde Reform? - 21 Aralık 2018
- Seçilebilmesi İçin Bırakın Seçsin! - 27 Ağustos 2018
- Eğitimde Paradigma Değişimi - 08 Şubat 2017